Gerçekte klasik liberal demokrasilerin, temsile dayalı siyaset yapma tarzı Türkiye'nin (daha eğitimli, daha çağdaş ve daha çok bilgiye ulaşmış, nüfusu artmış) ihtiyaçlarına ve karmaşık siyasal yaşamına yetmiyor, karşılık veremiyor. Sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik yaşamda karşılaşılan darboğazlar ve krizler, Demokrasinin demokratikleştirilmesi düşüncesini gündeme getiriyor ve çözüm olarak akla katılımcı demokrasi geliyor. Özellikle AB üyesi ülkelerde, gelişmiş tüm batı ülkelerinde ve ABD'de vatandaşlar gönüllü kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri vasıtasıyla kendi sorunlarına her daim sahip çıkabiliyorlar ve yöneticilerini yönlendirebiliyorlar. Bu sayede gelişmiş Batı ülkelerinde ve AB üyesi ülkelerde demokrasi kesintiye uğramıyor, yol kazaları yaşanmıyor, demokrasi iyi işliyor ve oturuyor. Söz konusu ülkelerde üçüncü sektör de denilen sivil güçlüdürler. Toplumların, dinamik, üretken ve demokratik reflekslerin kuvvetli olması önemli ölçüde sivil toplum örgütleri ile ilgilidir.
Gelişmiş ülkelerde toplum tamamen örgütlenmiş olup sivil toplum örgütleri yasama, yürütme, yargı ve medyadan sonra 5. en büyük güçtür. Gelişmiş ülkelerin her vatandaşı, en az 5-10 sivil toplum örgütüne üyedir. İsveç ve Norveç'in nüfusunun 4-5 misli sivil toplum kuruluşu faaliyettedir.
Ülkelerin gelişmiş ve kalkınmışlığında sivil toplumun örgütlü olması çok önemli bir göstergedir. Büyük devlet olmanın, çağdaş devlet olmanın çok önemli şartlarından biri de toplumun özgürce örgütlenmesinin önünde her türlü engelin kaldırılmasıdır. AB üyesi ülkeler bu konuda STK'lar için cennet yaratmışlardır. Almanya da 2 milyon 100 bin, Fransa da 1,5 milyon ABD'de 1,5 milyon civarında dernek faaliyettedir. Dernekler son derece etkin ve katılımcıdır. AB üyesi ülkelerde ortalama 40 kişiye bir dernek düşmektedir. Gelişmiş ülkelerde sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla ülkede yaşayanlar son derece dinamik olmuşlar ve her şeyi devletten beklememişlerdir. Toplumda uzlaşma ve barış sağlayarak sosyal huzuru gerçekleştirmişlerdir. Gelişmiş Batı ülkelerinin insanları demokratik refleksleri kuvvetli, canlı ve aktiftirler.
Gelelim Türkiye'ye maalesef ülkemizde AB üyesi ülkelerin standartlarında güçlü ve etkili sivil toplum örgütleri kurulamamıştır. Ancak son yıllarda, AB'ne uyum yasaları va katılım ortaklığı belgeleri kapsamında dernekler kanununda yapılan değişikliklerle sivil toplum örgütlerinin önünde engellerde kaldırılmaya ve bu kapsam da 04.11.2004 tarih ve 5253 sayılı Dernekler Yasası ile önemli adımlar atmaya başlanmıştır. Bu kanun ile Devletin sivil örgütlenmelere müdahaleleri azaltılmış, siyasetle ilgilenmelerine ve daha özgürce teşkilatlanmalarına imkan sağlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: