12 Şubat 2025 Çarşamba
Reklam

Sorunların Çözüm Zamanı

  • Warning: Undefined array key 1 in /home/avrupa/app.avrupaninsesi.com/isAyarlar/fonksiyonlar.php on line 1306 Deprecated: explode(): Passing null to parameter #2 ($string) of type string is deprecated in /home/avrupa/app.avrupaninsesi.com/isAyarlar/fonksiyonlar.php on line 1308 Warning: Undefined array key 1 in /home/avrupa/app.avrupaninsesi.com/isAyarlar/fonksiyonlar.php on line 1308 23 23:41:18.12.2014 :
  • Okunma: 55984 kez

Ülkemizin son 12 yılda her alanda büyük bir atılım içinde olduğu gerçeğinden hareketle adeta kangrenleşen sorunların çözüm sürecine girdiği bir dönemde ekonomik ve siyasi istikrardan rahatsız olan çevreler adeta seferberlik ilan ettiler. Gelişen ve güçlenen bir Türkiye’nin uluslararası arenadaki saygınlığı ve etkinliğinden rahatsız olan bu çıkar çevreleri yumuşak karnımız olan terör ve bununla birlikte anılan‚ Kürt Sorunu – Çözüm Sürecini bu sefer çok daha güçlü ve farklı metotlarla dillendirmektedir.

Süreci dikkatlice gözlemlediğimizde bu çevrelerin nihai hedefleri Türkiye’nin bölünmesini sağlamak ve bununla birlikte ülkemizin dünya siyasetindeki güçlenen etkinliğini kırabilmektir. Malum; güçlü bir Türkiye’nin İslâm coğrafyasında ve ezilen halklar nezdinde takip edilen lider bir ülke olacağı tüm dünyanın bildiği bir gerçektir.

Tarihsel sürece bakıldığında dünyada belki de Türkler ile Kürtler kadar birbirine yakın başka kardeş iki halk yoktur. Elbette bunda Türkler ile Kürtlerin din birliğinin önemi çok büyüktür. Özellikle Osmanlı döneminde halkların ”Ümmetçilik” zihniyetiyle birbirlerine bağlı olması ve uygulanan devlet politikası farklı etnik kimliklerden kaynaklanabilecek sorunların oluşmasını engellemiştir. Cumhuriyet dönemindeki millet olma şuurunun “Türk“ üst kimliği ile anılması birçok etnik grubu arayışa sürüklese de, yüzyıllarla birlikte oluşan kardeşlik ilişkilerinin güçlü olması, millet olma iradesini göstermesine vesile olmuştur.

3 Kasım 1922’de o dönemin Erzurum milletvekili Necati Bey ile Bitlis milletvekili Yusuf Ziya Bey meclis kürsüsünden yaptıkları konuşmalarda Lozan’daki Türk heyetinin tezine yürekten destek vermişlerdi. Yusuf Ziya Bey, Sevr’i bir “paçavra” olarak niteleyip Avrupa devletlerine karşı çıkarak, Türk-Kürt kardeşliğini vurgulamıştı. Bu konuşma, meclis tutanaklarında şöyle geçiyor:

“Avrupalılar diyorlar ki: ‘Türkiye’de yaşayan azınlıkların en büyüğü, en kalabalığı Kürtlerdir. Bendeniz Kürdoğlu Kürdüm. Binaenaleyh bir Kürt mensubu olmak sıfatı ile sizi temin ederim ki Kürtler hiç bir şey istemiyorlar. (Alkışlar) Biz Kürtler vaktiyle Avrupa’nın Sevr paçavrası ile verdiği bütün hakları, hukukları ayaklarımız altında çiğnedik ve bütün manasıyle bize hak vermek isteyenlere iade ettik. Nasıl ki, Elcezire Cephesi’nde çarpıştık. (Alkışlar) Nasıl ki, Türklerle beraber kanımızı döktük, onlardan ayrılmadık ve ayrılmak istemedik ve istemeyiz. (Alkışlar) Binaenaleyh sözüme son verirken muhterem heyetinizden rica ederim ki, azınlıklar mevzuubahis edildiği zaman Kürtlerin hiç bir talebi olmadığını ve Kürtlerin kanaatine tercüman olarak buradan söylediklerimi söylesin ve iddia etsin.”

Meclis bir sonraki celsesinde ise; Bitlis, Erzurum, Kastamonu, Mardin, Muş, Siirt, Urfa, Pozan, Diyarbakır, Van milletvekillerinin hepsinin altına imza attıkları şu metin yayınlanmıştı:

“Türk, Kürt tek bir vücuttur. Kürtler, hiç bir vakit Türkiye camiasından ayrılamaz ve bunu ayırmak için hiç bir kuvvetin tesiri yoktur. Avrupa hükümetlerinin Kürtleri müdafaa etmeye salahiyetleri olmadığı defaatle memleketimiz halkıyle beraber protesto edilmiş olduğu halde, yine azınlıkların mevzuubahis edilmesi şayanı teessüftür. Kürtler her vakit Türklerle beraber vatan uğrunda daima ölmüş ve ölmeye hazır oldukları cümlenin malumudur.”

Tüm bu gerçeklerden hareketle akıl, izan ve vicdan sahibi, Türk ve Kürt herkesin farkında olduğu gibi, bu Türk ve Kürt halklarının ayrışma meselesi değil bugün Türkiye'nin en önemli meselesi, terör ve şer odaklarının tasfiyesidir. Derin devlet yapılanmalarından arınma operasyonudur. Artık bundan sonra ki süreç; sorunların soğukkanlı, gerçekçi bir zeminde bütün yönüyle ele alıp kimseyi de rahatsız etmeyecek bir çözüm üretme olmalıdır.

Bu minvalde sorunların çözüm adresi sadece devlet erkinde aranmamalıdır. Toplumun tüm katmanları çözüm odaklı yapıcı destek vermeli ve herkesin kabul edeceği bir konsensüs sağlanmalıdır. Sağlanacak bu konsensüs ise yeni Anayasa’nın temel unsurlarını şekillendirmelidir.

Bu çerçevede hedeflenen konsensüsün sağlanabilmesi için şu adımların atılması gerekmektedir:

• Türk ve Kürt STK’ları başta olmak üzere toplumun kanaat önderlerinin de sorumluluk üstleneceği ‘Çözüm Çalıştay’larının gerçekleştirilmesi.
• Resmî dil Türkçe olmak üzere, isteğe bağlı ana dil veya ana dilde eğitim yapma imkânlarının başka dil konuşan gruplar için sağlanması.
• Etnik kimliklerin ve buna bağlı olarak kültürlerin korunması ve yaşatılması noktasında gerekli tedbirlerin alınması ve yaşatılması.
• Etnik kimliğin fırsat eşitliğine engel teşkil etmemesi, objektif liyakat, hizmet, ehliyet ve faydanın kıstas seçilmesi.
• Bölgenin ekonomik geri kalmışlığına köklü, kalıcı ve sahici çözümler bulunması, sınır ticaretinin geliştirilmesi; bölgeler arasındaki farkın ciddi tedbirlerle kapatılması. Bölgesel, sektörel ve projeler seviyesindeki yatırımların teşvik edilmesi.
• Türk ve Kürt halkı arasında derin ve kalıcı husumetlere yol açan davranışlardan kaçınılması, kışkırtıcı yayın yapan medya üzerinde sivil baskıların artırılması.
• İslamî temelde bütün etnik gruplar arasında kardeşlik ve işbirliği ruhunun güçlendirilmesi, gönüllü ve eşit ortaklı birlik ve beraberliğin bölünme ve parçalanmadan daha yararlı ve faydalı olduğu fikrinin anlatılması; bunun bir eğitim politikası olarak öğretilmesi.
• Türk-Kürt çatışmasını, ırkçılığı ve nefreti körükleyen tutum ve davranışlara karşı tavizsiz önlemler alınması, sorunun kendisi ve çözüm yollarıyla ilgili sağlıklı tartışmalar yapılması, ifade özgürlüğünün özenle korunması.

Genel olarak bakıldığı zaman sorunun çözümü ideolojiler üstü ortak insani, evrensel taleplerdir. Bu bağlamda ortak paydaların azımsanmayacak kadar güçlü ve çok sayıda olduğu görülecektir. Öyleyse bu ortak taleplerin toplumun tüm katmanlarından sivil yapılar üzerinden bir araya gelerek, ortak ve güçlü platformlarda güçlü bir sese dönüştürülmesi, hedeflenen kazanımlar ve değişimler bağlamında hiç şüphesiz daha etkili olacaktır.
 

Anahtar Kelimeler:

Yazarın Yazıları